Pazartesi - Cuma 10:00-19:00 Cumartesi 10:00-18:00
Kolik yani diğer ismi ile infantil kolik tamamen sağlıklı olarak gelişen bebeklerde aşırı ağlama, karında şişlik, bacakları karına çekme, yüzde kızarma bulgularının eşlik ettiği hiçbir nedene bağlanamayan ağlama krizleri olarak tanımlanır.
Günümüzde Wessel tanımlaması kullanıldığında haftada 3 günden, günlük 3 saatten ve 3 haftadan uzun süren ağlamalar kolik olarak adlandırılmıştır.
Kolik tamamen sağlıklı olarak gelişen bebeklerde aşırı ağlama, karında şişlik, bacakları karına çekme, yüzde kızarma bulgularının eşlik ettiği hiçbir nedene bağlanamayan ağlama krizleridir.
Normal ağlamalardan farklı olarak kolik ağlamalarında bebeği sakinleştirmek oldukça zordur. Hem aileyi ve hem de doktorları sıkıntıya sokan bir durumdur ağlama kendiliğinden bebeğin yorulması ile bitebileceği gibi bazen gaz ve kaka çıkarma ile de sonuçlanabilir.
Günümüzde kolik için daha çok Wessel tanımlaması kullanılır. Buna göre haftada 3 günden, günlük 3 saatten ve 3 haftadan uzun süren ağlamalar kolik olarak tanımlanır. Kolik ilk aylarda çocuk doktoruna başvurun en sık nedenlerinden biridir.
Kolik bir ağlama krizi olduğu için bebeklerin kolik nedeniyle mi yoksa diğer nedenlerle mi ağladığını ayırt etmek oldukça zordur. Çünkü bebekler çok farklı nedenlerle ağlayabilir. Ama kolik ağlamaları;
Ağlama bebeklerin bir iletişim şekli olduğu için doğal olarak bütün bebekler ağlar. Özellikle yaşamın ilk 3 ayında hemen bütün bebekler diğer zamanlara göre daha çok ağlar. Tabi her ağlayan bebek kolik değildir. Ama kolik olan bebekler birden bire nedensiz olarak ağlamaya başlar.
Sıklıkla avutmak çok zordur. Ağlama krizi uzun sürer ve sonra birden kediliğinden geçer. Ağlamalar sıklıkla günün belli saatinde başlar. Akşamüzeri veya gece ağlamalar daha yoğun olur. Sonuçta bebekleri ağlayan pek çok aile ağlamaları kolik olarak tanımlasa da gerçek tanıma uyan kolik bebeklerin %35 inde görülmektedir. Bu ağlama krizleri yeni anne babaları çok korkutup yorsa da aileler zamanla bebeklerinin ağlama nedenlerini yavaş yavaş anlamaya başlar.
Koliğin nedeni aslında tam olarak bilinmemektedir. Nedeni tam olarak bilinmediği için aslında tam bir tedavisi de yoktur. Ama koliği olan bebeklerin ağlama krizleri anne babaları oldukça endişelendirir ve aileleri değişik çözüm arayışlarına yöneltebilir.
Günümüzde koliğe neden olduğu düşünülen bazı hipotezler şunlardır:
1-Aşırı Uyarılma: Bebeklerin doğumdan sonraki ilk haftalarında dışarıdan gelen uyaranları engelleyen bir mekanizmaları vardır. Bu onların çevrelerinden etkilenmeden emmelerini ve uyumalarını sağlar. Sıklıkla 1. ayın sonuna doğru bu mekanizma ortandan kalkar ve bebekler dış uyaranlara karşı duyarlı hale gelirler. Bunun sonucu olarak gün boyu uyarılan bebekler, akşamüzeri aşırı yorgun ve uyarılmış olur ve ağlama krizlerine girerler.
2-Olgunlaşmamış Olan Bir Barsak Sistemi: Bebeklerin sindirim sistemleri ilk ayarda yeterli olgunluğa erişemediği için besleneme ile aldığı anne sütü ve ya mamayı sindirmekte ilk aylarda zorluk yaşar. Yeterli sindiremediği için ağrı ve sancı yaşar. Bu da ağlama krizlerine neden olur.
3-Reflü: Bebeklerin zaten ilk aylarında fizyolojik bir bebeklik reflüsü sıklıkla olur. Her bebekte olmasa da reflü bazı bebeklerin normalden daha fazla ağlama krizine girmesine neden olabilir. Ama reflü derecesi ile ağlama krizlerinin süresi arasında bir ilişki saptanamamıştır.
4-Gıda Alerjisi: Bu konuda en çok suçlanan gıda inek sütüdür. Gerçekten annenin beslenmesi ile anne sütüne geçen inek sütü proteinine karşı bazı bebeklerin alerjisi olabilir. Bu bebeklerde kolik ağlamaları daha fazla görülebilir. Annenin diyete girmesi ile ağlamalarda azalma saptanır. İnek sütü içeren standart mamalar ile beslenen bebeklerde ise yine hidrolize özel mamalara geçildiği zaman kolik belirtilerinin azaldığını gösteren çalışmalar vardır. Kolik için suçlana diğer gıdalar kahve, fındık, fıstık, çikolata, soya, kabuklu deniz ürünleri ve baharatlı yiyeceklerdir.
5-Laktoz Eksikliği: Anne sütü ve mamalarda bulunan süt şekeri laktoz barsak içerisinde bulunan laktaz enzimi yardımı ile sindirilir. Bebeklerde bu enzim yetersiz ise süt şekerinin sindirememesi sonucu aşırı gaz birikimi olur. Aşırı gaz birikimi de bebeklerin ağlama krizi yaşamasına neden olabilir.
6-Annenin Sigara Kullanımı: Gebeliğinde sigara kullanan annelerin bebeklerinde kolik ağlamaları 2 kat daha fazla olduğu görülmüştür.
7-Psikolojik: Koliğin bebek ve çevresi arasında olan yetersiz iletişimin erken dönemde ortaya çıkan bir belirtisi olabileceği düşünülmüştür. Ayrıca yapılan çalışmalar annenin gebeliğinde ve doğumunda gelişen sorunlar ile aile içi sorunların kolik gelişmesi ile ilişkili olabileceğini göstermiştir. Bunun dışında kolik olan bebeklerde anne bebek iletişiminin de daha kötü olduğu tespit edilmiştir.
Ağlama krizine bebeklerin anne ve babaları kolik nasıl geçer olarak araştırma içerisine girmektedir. Koliğin nedeni tam olarak bilinmediği için ve doğal olarak gerçek bir tedavisinin olmaması hem aileler hem de doktorlar için oldukça zor bir durumdur. Aileler sıklıkla bebeklerinde bir hastalık olduğunu düşünür, kendilerini bebeğe bakmakta yetersiz hisseder, aşırı yorgunluk ve tükenmişlik yaşar.
Doktorlar ise bebeklerde ağlama krizleri yapan diğer nedenlerin ayırıcı tanısını yapmakta, bebeğin sağlıklı olduğuna dair aileleri inandırmakta, aileyi desteklemek ve güven vermek konusunda, ailelerin uygun olmayan tedavileri yapmamaları konusunda anne babaları ikna etmekte zorlanır. Ama kolik sıklıkla bebek 4 aylık olduğunda kendiliğinden geçer. Özet olarak aslında koliği tam olarak geçiren bir tedavi yöntemi yoktur.
Kolik bebek büyüdüğünde sıklıkla 3-4. ayda çok nadiren de 6-9 ay arasında kendiliğinden geçer.
Aslında koliği tedavi eden özel bir yöntem veya ilaç yoktur. Günümüzde daha çok beslenme önerileri, fiziksel destek tedavileri, davranışsal tedaviler ve ilaç tedavileri uygulanmaktadır.
1-Beslenme Önerileri: Anne sütü alan bebeklerde beslenmeye anne sütü ile devam edilmelidir. Bebeğin memeyi tamamen boşaltması sağlanmalıdır. (Böylece sürekli olarak laktoz içeriği yüksek olan ön sütün alınması önlenmiş olur) Çok fazla emme isteği olan ve aşırı beslenen bebeklerde ise en az 2-2.5 saat arayla beslenmeye çalışılmalıdır.
Eğer inek sütü protein alerjisi olup olmadığı dışlanamadıysa annenin diyetinde süt ürünü içeren yiyeceklerin 2 hafta süreyle çıkarılarak hipo-alerjik diyet denenmelidir. Mama ile beslenen bebeklerde ise laktozu azaltılmış veya hidrolize mamalar tercih edilebilir.
2-Fiziksel Destek: Fiziksel tedaviler arasında bebekleri ritmik şekilde sallamak (kucak, hamak, puset, titreşimli yataklar),kucağa alıp sarıp sarmalamak, sırtına hafifçe ritmik olarak vurmak, ritmik sesler dinletmek (fön makinesi, vantilatör, aspiratör),karnına masaj yapmak, banyo yaptırmak, karnına sıcak havlu koymak, arabayla gezdirmek uygulanabilir. Bu yöntemler pek çok bebeği rahatlatırken nadiren bir kısmında aşırı uyarılmaya neden olabilir. Ayrıca bu yöntemleri uygularken olası kazalar açısından mutlaka dikkatli olunmalıdır.
3-Davranışsal tedaviler: Bebeği uyaranlardan uzak tutmak uyku uyanıklık durumu için günlük düzenlemeler yapmak, kucakta taşıma yöntemleri uygulanır. Anne babalara destek olmak, yetersizlik tükenmişlik duygularını ve endişelerini azaltmak, anne baba görevlerine 1 saat mola vermek gibi destekler yapılabilir.
4-İlaç Tedavisi: Aslında koliği tam olarak geçiren bir ilaç yoktur. Bu amaçla sıklıkla bitkisel ürünler, simetikon, probiyotikler ve antikolinerjik ilaçlar kullanılır. Bitkisel ürünlerden rezene papatya, meyan kökü gibi çaylar denenmiştir. Fakat bu ürünlerin kullanımının anne sütünü azaltabileceği ve doz ayarlaması olmaması ve metal zehirlenmesi riski olması nedeniyle önerilmemektedir.
Simetikon ise barsak içinde köpük olarak bulunan gazı toplayarak atılmasını sağlayan bir ilaçtır. Vücut içine emilmediği için sistemik bir yan etkisi olmaz. Güvenilir bir ajandır ama kolik tedavisinde etkinliği gösterilmemiştir.
Antikolinerjik ajanlar artmış barsak hareketliliğini önlemek için kullanılır. Ancak uykuya meyil sersemlik, havale, ishal gibi yan etkilerinden dolayı önerilmemektedir. Bunların dışında kolik tedavisinde probiyotik kullanımı da son yıllarda oldukça popüler olmuştur. Ama probiyotiğin kullanılması ile ilgili çok fazla veri olmasına karşın henüz rutin kullanımı için daha fazla çalışmanın gerekli olduğu düşünülmektedir.
Sonuçta ciddi kolik sık rastlanan ve nedeni tam olarak bilinmeyen bir durumdur. Koliği olan bebeklerde özellikle aşırı ağlama ile giden altta yatan hastalıklar mutlaka araştırılmalı, ailelerin endişeleri giderilmeli ve aileye bunun geçici olduğunu dair güven vermelidir. Koliğin tek tedavisinin zaman olduğu unutulmamalıdır.
Gerçekten kolik olan bebeklerin uyutulması ve sakinleştirilmesi oldukça zordur. Ama bebekleri rahatlatarak ve uykuya dalmasını kolaylaştırmak için anne karnına benzer ortam hazırlamaya çalışmak etkili olabilir. İşte bu amaçla bebeğinizi hafifçe sallayın, kundaklayın, emzirin, kucağınızda yüzükoyun taşıyın, şşşşşşş sesi ile sakinleştirmeyi deneyin. Bunlar bebeğinizin sakinleşmesi ve uyumasına yardımcı olabilir.
Kolik genellikle doğumdan sonra 2-4 hafta arasında başlar ve 6-8 haftada pik yapar. Bu süreçte anne babalar hem çok yorulur hem de çok endişelenir. Ama kolik belirtilerinin tam olarak geçmesi bebeklerin %60’ında 3. ayda %90’ında ise 4. ayda olur. Sıklıkla herhangi bir şey yapmadan kolik kendiliğinden geçer. Çok nadiren bazı bebeklerde kolik daha uzun aylar devam edebilir.
Yapılan çalışmalar aşırı ağlama nöbetleri olan bebeklerin ancak %5’ inde altta yatan bir rahatsızlık olduğunu göstermiştir. Bu nedenle bu bebeklerde altta bir enfeksiyon olup olmadığı (orta kulak, idrara yolu),mide barsak sistem hastalıkları (reflü, kabızlık, anal fissür, yetersiz beslenme),inek sütü protein alerjisi, çevresel etmenler (aşırı sıcak, aşırı uyarılma v.b.),travma, ilaç reaksiyonları, nörolojk hastalıklar düşünülüp mutlaka araştırılmalıdır.
Eğer bebeğinizde kolik ağlamaları ile birlikte aşağıdaki belirtilerden herhangi biri varsa mutlaka çocuk doktorunuzun bebeğinizi kontrol etmesi gerekir.
Aşağıdaki kurum veya özel sigortalarla anlaşması bulunmaktadır. Tamamlayıcı sağlık sigortası anlaşmamız yoktur.
1443. Cd. YDA Center A Blok Kat:13 No:565 Çukurambar, Çankaya, Ankara